Yargıtay 15.Ceza Dairesi, 2013/6224 E., 2014/21999 K.

“İçtihat Metni”

Tebliğname No: 15 – 2011/314400

Mahkemesi: Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi

Tarihi: 26/04/2011

Numarası: 2010/267 (E) ve 2011/99 (K)

Suç: Nitelikli dolandırıcılık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.

TCK’nın 158/1-d bendinde belirtilen, Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum yada kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.

5237 sayılı TCK’nın 158/1-i bendinde serbest meslek sahibi kişiler tarafından mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi hali nitelikli dolandırıcılık olarak kabul edilmiş, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 65/2 maddesinde serbest meslek faaliyeti sermayeden ziyade şahsi mesaiye ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır” şeklinde tanımlanmış, aynı kanunun 66. maddesi ise “serbest meslek faaliyetini mutat meslek halinde ifa edenler serbest meslek erbabıdır” denilmiştir. Aynı Kanun’un 37. maddesinin 4. bendinde ise, gayrimenkullerin alım, satım ve inşa işleriyle uğraşanların bu işlerinden doğan kazançların bu kanunun uygulanmasında ticari kazanç sayılacağı belirtilmiştir. Kanunda kendi nam ve hesabına mesleğin gerektirdiği etik kurallara uygun olarak çalışması gereken kişilerin toplumda kendilerine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlemeleri hali nitelikli dolandırıcılık olarak düzenlenmiş ise de, bu bendin uygulanabilmesi için failin serbest meslek mensubu olması ve dolandırıcılık suçunu da mesleği gereği kendisine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle işlemesi gerekir.

Sanık (…)’in İstanbul Rehberler Odası Başkanı olarak, diğer sanıkların ise yönetim ve denetim kurulu üyesi olarak görev yaptıkları, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 6. maddesi gereğince, esnaf ve sanatkârların sicile kayıtları yapılmadıkça, hiçbir şekilde odaya kayıtlarının yapılamayacağının hükme bağlandığı ancak buna rağmen, sanıklar tarafından sicil kaydı olmayan kişilerin odaya kaydı yapılarak üyelik ücreti alındığı, bu kişilerin İstanbul Rehberler Odası tarafından yapılan seminerlere katılmalarına izin verilerek seminer ücreti toplandığı, sanık (…)’in, bu ücretlerle İstanbul Rehberler Odası’nın kurulu bulunduğu .. Caddesi … Sokak 3/3 Cihangir adresinde bulunan taşınmaza tadilat yaptırıp daha sonra bu taşınmazı satın aldığı, bu suretle sanıkların nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda;

Gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması amacına yönelik olarak, İstanbul Rehberler Odası tarafından suç tarihlerinde sicile üye olmayanlara düzenlenen seminerle ait katılımcılar listesi ile bu katılımcılar tarafından ödenen seminer ücretleri belirlendikten sonra, bu seminerler için oda üyelerinden toplanan paraların makbuzları da temin edilip İstanbul Turist Rehberleri Odasına ait diğer tüm defter ve konuyla ilgili tüm belgeler getirtilerek bilirkişi heyetine tevdi edilmesi ve usulsüzlük olup olmadığı konusunda rapor alınması, ayrıca .. Caddesi … Sokak 3/3 Cihangir adresinde bulunan taşınmazın tapu kayıtları getirtilerek taşınmazın gerçek değeri bilirkişiye tespit ettirildikten sonra sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı şekilde eksik incelemeyle beraat kararı verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, katılan vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir