Yargıtay 16.Ceza Dairesi, 2016/3662 E., 2016/5865 K.

“İçtihat Metni”

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.04.2016 tarih ve 2016/140258 sayılı tebliğnamesi ve ekindeki Adalet Bakanlığının 03.04.2016 tarihli Kanun Yararına Bozma konulu yazılarında; Görevi kötüye kullanma, hakaret, tehdit ve iftira suçlarından şüpheliler …, … ve … haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda, … Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 10.07.2015 tarih ve 2015/2040 soruşturma, 2015/2193 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin … 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 27.10.2015 tarihli ve 2015/3108 D.iş sayılı kararında “5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 160, 170/2, 172, 173/3. maddelerinde belirtilen düzenlemeler dikkate alındığında turist rehberi olan müşteki ile denetmen olan şüpheliler arasında çıkan tartışmaya şahit olan …’ın müşteki beyanlarını doğrular nitelikte ifadesi karşısında, gerektiğinde müşteki tarafından tanık olarak adları bildirilen olay yerinde bulunan diğer rehberler ve seyyar satıcılarında beyanlarına başvurularak, toplanacak delillerle birlikte mevcut delillerin mahkemesince takdir ve değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde” isabet bulunmadığından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan hakimliğin 20.10.2015 tarihli ve 2015/3108 D. İş sayılı kararının kanun yararına bozulması talep olunmuştur.

Olay:

Müşteki …’ın 23.03.2015 tarihli dilekçesinde şüpheliler …, … ve …’ın kendisine hakaret, iftira, tehdit ve şantaj ile başarısız göstermek suretiyle iş almasını engellemek eylemlerini gerçekleştirdiklerini belirterek 14 adet tanığın ismini ve adresini dilekçesine eklemesi üzerine … Cumhuriyet Başsavcılığı 2014/4579 sayılı soruşturmaya başlamış, şüpheliler ile 4 adet tanığı dinlemiş, diğer tanıkların dinlenmesi için kolluğa müzekkere yazılmasına rağmen sonuç alınmadan 10.07.2015 tarihinde “kes sesini yeter artık sonra bizi oraya buraya şikayet etmenin ne olduğunu göstereceğiz” şeklinde sözlerin hakaret, tehdit içermediği kanuni yollara müraacat edileceği şeklinde anlaşılacağı dolayısıyla şüphelilere isnat edilen suçun işlendiğine dair somut iddia dışında kamu adına takibat yapılmasını gerektirir nitelikte kuvvetli şüphe bulunmadığı gerekçesi ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş, bu karara karşı müştekinin süresi içinde yaptığı itiraz … 7. Sulh Ceza Mahkemesinin 2015/3180 D. İş sayılı kararı ile kesin olarak reddedilmiştir.

Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Müştekinin gösterdiği 14 tanıktan sadece 4 kişinin dinlenmesinin, kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verilebilmesi için yeterli ve etkin bir soruşturma olup olmadığına ve buna bağlı olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin … 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 2015/3108 D. iş sayılı kararında isabet bulunup bulunmadığına ilişkindir.

Hukuksal Değerlendirme:

Anayasanın 36. maddesinde “herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir.

Ceza Muhakemeleri Kanunundaki düzenlemeler ise; “Madde 160 – (1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.

(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.”
“Madde 170 – (1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.

(2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.”

“Madde 172 – (1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.”
“Madde 173 – (1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.

(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.

(3) (Değişik fıkra: 18/06/2014-6545 S.K./71. md) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet Başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.

(4) (Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./26.mad) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.

(5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu madde hükmü uygulanmaz. “şeklindedir. Yukarıda yer verilen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere Cumhuriyet savcısı kendisine yapılan suç duyurusu veya şikayet üzerine suçun gerçekten işlenip işlenmediğinin tespiti için hemen işin gerçeğini araştırmaya başlamalı ve maddi gerçeğin ortaya çıkmasına yarayan tüm yasal yöntemlere başvurmalıdır. Müşteki tarafından doğrudan olaya tanık olduğu belirtilen kişilerin bilgi ve görgülerinin tespiti de bu soruşurma usullerinden birisidir. Kaldı ki; Cumhuriyet savcısı gerçeğin ortaya çıkması için sadece taraflarca gösterilenle yetinmeyip resen tespit ettiği tanıkları da dinlemelidir. Dosyadaki somut olayda; müştekinin dilekçesinde isim ve adresleri yazılan tanıklardan kuvvetli suç şüphesini oluşturacak ya da suçun işlenmediği sonucuna ulaştıracak yeterlilikte bir dinleme söz konusu olmamıştır. Tanık …’ın ifadesini teyit eden başkaca tanık bulunup bulunmadığı araştırılıp bunlar dinlenmemiştir. Bu durumda Cumhuriyet savcısının diğer tanıkları ve ayrıca olay mahallinde bulunanlardan resen tespit edilecek kişileri dinledikten sonra topladığı delillerin kamu davası açmaya yeterli şüphe oluşturup oluşturmadığını değerlendirmesi gerekirken eksik soruşturma ile verilen kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına kararına yönelik itirazın kabulü yerine yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesinde hukuka uygunluk görülmemiş ve anılan kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

Sonuç Ve Karar:

Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği, incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, … 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 27.10.2015 tarih, 2015/3108 D. İş sayılı kararının Ceza Muhakemesi Kanunu 309/3 maddesi uyarınca BOZULMASINA, diğer işlemlerin yapılabilmesi için dosyanın aynı Kanunun 309/4-a maddesi gereğince mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir