“İçtihat Metni”
Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi
Suç: Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma
Hüküm: Mahkûmiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi, tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi hâlinde, nitelikli hali oluşmaktadır.
Somut olayda; katılan şirkette tur operatörü olarak çalışan sanığın, 2007 yılı içerisinde turistlere satılan tur satış bedeli olan toplam 63.000 doları, tur rehberlerinden teslim aldığı halde katılan şirkete teslim etmeyerek kullandığı anlaşılmakla; eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 155/2. maddesinde düzenlenen hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,
2-5237 sayılı TCK’nın 51. maddesi uyarınca erteleme müessesesinin yalnızca hapis cezaları için öngörüldüğü gözetilmeksizin sanığa verilen adli para cezasının da ertelenmesi,
3-TCK’nın 53/3 maddesi uyarınca; 1.fıkra (c) bendindeki “velayet hakkından, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece kendi alt soyu yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar süreceği, alt soyu dışındakiler yönünden ise hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı biçimde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkralarından adli para cezasına ilişkin sırasıyla verilen “120 gün” , “150 gün”, “125 gün” “2.500 TL”, adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla “5 gün”, ”6 gün”, “5 gün” ve “100 TL” adli para cezası; ibarelerinin eklenmesi; yine sanık hakkında kurulan hüküm fıkrasındaki 5237 sayılı TCK’nın 51. maddesinin uygulandığı paragrafta “ cezasının” ibaresi çıkarılarak yerine “hükmedilecek hapis cezasının” ibaresinin eklenmesi; son olarak TCK’nın 53/1. maddesine ilişkin kısmın hükümden tamamen çıkartılarak yerine “TCK’nın 53/3 maddesi uyarınca; 1.fıkranın (c) bendinde yazılı, sanığın kendi alt soyu üzerindeki velayet hakkından, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan ise 2. fıkra gereğince hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına,” paragrafı yeniden yazılmak suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 02.10.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.