Yargıtay 19. Ceza Dairesi, 2016/548 E. ,  2017/7838 K.

“İçtihat Metni”

1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu’na aykırılık eyleminden dolayı kabahatli … hakkında aynı Kanun’un 30/2. maddesi uyarınca 1.000,00 Türk lirası idari para cezası uygulanmasına ilişkin Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığının 14/07/2015 tarihli ve 2015/35 sayılı idari yaptırım kararına yönelik başvurunun kabulü ile idari para cezasının iptaline ilişkin Çanakkale Sulh Ceza Hakimliğinin 04/09/2015 tarihli ve 2015/1696 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 12/01/2016 gün ve 12383 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01/02/2016 gün ve … sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.

Anılan ihbarnamede;

Dosya kapsamına göre, adı geçen kabahatlinin …bölgesinde bakanlıktan belge almaksızın rehberlik faaliyetinde bulunduğunun Çanakklae Cumhuriyet Başsavcılığına ihbar edilmesi üzerine, 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu’nun 30/2. maddesinde yer alan “Bakanlıktan belge almaksızın rehberlik faaliyetinde bulunanlar hakkında, mülki amir tarafından beşyüz Türk Lirasından ikibin Türk Lirasına kadar idari para cezasına hükmolunur” ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 23/3 maddesinde yer alan “Soruşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde Cumhuriyet savcısı bu nedenle idari yaptırım kararı verir.” şeklindeki düzenlemeler uyarınca Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığınca adı geçen hakkında idari para cezası uygulandığı ancak kabahatlinin başvurusu üzerine Çanakkale Sulh Ceza Hakimliğince, kabahatlinin “alan kılavuzu belgesi” bulunması nedeniyle idari yaptırım kararının yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönünden hukuka aykırı olduğundan bahisle idari para cezasının iptaline karar verildiği anlaşılmış ise de,
Kabahatlinin ibraz ettiği “alan kılavuzu belgesi“ne ilişkin olarak 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu’nun 16/2. maddesinde “Bu Kanun kapsamına giren alanların kaynak değerlerinin korunarak kullanılmasına imkân sağlamak amacıyla …. korunan alan sınırları dâhilinde ve yakın çevresinde yaşayan yöre insanının alan kılavuzu olarak yetiştirilmeleri konusunda Orman ve Su işleri Bakanlığı ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde gerekli çalışmaları yapar.” şeklinde düzenleme yer aldığı, bu maddeye dayanılarak hazırlanan Alan Kılavuzlarının Seçimi, Eğitimi, Çalışma Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 1. maddesinde “Bu Yönetmeliğin amacı; 09/08/1983 tarihli 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu kapsamında korunan alanların sahip oldukları kaynak değerlerinin korunarak kullanılması, ziyaretçilerin bilgilendirilmesi ve ziyaretçi yönetiminin sağlanması amacıyla korunan alan sınırları dâhilinde ve yakın çevresinde yaşayan yöre insanının alan kılavuzu olarak yetiştirilmesi ve alana gelen ziyaretçilerin bu kaynak değerleri hakkında doğru ve sağlıklı bilgi edinmelerini sağlamaktır.” şeklinde düzenleme yer aldığı cihetle alan kılavuzlarının çalışma alanlarının 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu kapsamında korunan alanlar olduğu, somut olayda kabahatlinin faaliyet gösterdiği alanın ise milli park kapsamında olmadığı, zira 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6546 Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanun’un 3/1-ç maddesi uyarınca Çanakkale savaşlarının meydana geldiği alanın milli park vasfı kaldırılarak “tarihi alan” vasfı tanımlanmış olduğu ve kabahat tarihi olan 10/07/2015 tarihinde Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı’nın teşkilatlanmış olduğu, bu nedenle kabahatlinin alan kılavuzluğu belgesinin bu alanda geçerli olmayacağı, ayrıca her ne kadar kabahat konusu eyleme uyan 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları Birliği Kanunu’nun 30/2. maddesinde idari para cezasını mülki amirin vereceği belirtilmiş ise de 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 23/3. maddesi uyarınca Cumhuriyet savcının da bu konuda yetkili olduğu cihetle, başvurunun reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Çanakkale Sulh Ceza Hakimliğinin 04/09/2015 tarihli ve 2015/1696 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309/4-c maddesi uyarınca aleyhe tesir etmemek üzere BOZULMASINA, 09/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir